30 Temmuz 2015 Perşembe

23 Temmuz 2015 Blues Perişan Playlisti


1 From Three Tough Guys  - Isaac Hayes
 2 - Hollywood Swinging (Live) - Bian Culbertson
3 -  Friday Night, August 14Th - Funkadelic
4 - Little Miss Lover - Jimi Hendrix
5 - Punk Funk - Livin' Blues
6 - Playing  On - Albert King
7 - Nasty Dogs And Funky Kings - ZZ Top
8 - Reach Out - Richie Kotzen
9 - People Want A Change - John Lee Hooker Jr
10 - Morning Blues - The Butterfield Blues Band
11 - Gimme Some Lovin' - Vanilla Fudge

SHEMEKIA COPELAND
12 - My Turn Baby
13 - Ghetto Child
14 - Wild Wild Women
15 - If He Moves
16 - Steamy Windows
17 - It's My Own
18 - Livin' On Me
19 - Don't Whisper
20 - Should Have Come Home
21 - Talking To Strangers
22 - The Push I Need
23 - Pie In The Sky

24 -That Train Don't Stop Here - Ruth Brown
25 - Born Under A Bad Sign - Koko Taylor
26 Come To Mama - Etta James

22 Temmuz 2015 Çarşamba

Blues Perişan radyo programında yarın neler var


Yarın 23 Temmuz 2015'te yayınlanacak olan Blues Perişan radyo programında Shemeika Copeland'ın albümlerinden seçmeler yer alacak. 
Rock FM 94.5'te yayınlanacak programda ayrıca The Butterfield Blues Band, Vanilla Fudge, John Lee Hooker, Canned Heat, Ritchie Kotzen, ZZ Top, Albert King, Living Blues, Jimi Hendrix, Koko Taylor gibi grup ve sanatçılar da yer alacak. 

Blues'ın yeni kraliçesi SHEMEKIA COPELAND

İllustrasyon : APTULİKA
17 yıl öncesi müzik dünyası Johnny Copeland gibi bir büyük blues gitaristi ve vokalistini yitirecekti ama kızı Shemekia ile karşı karşıya gelecekti. 19 yaşında, “Turn The Heat Up” albümüyle 1998’de dinleyicinin karşısına çıkan Shemekia Copeland, sesindeki yetenekle insanları şaşırtacaktı. Müzik basını da ona “Queen Of Blues” yani Blues’ın Kraliçesi ünvanını vermekten şüphe duymayacaktı. Bütün bunlar da Shemekia Copeland ismini Etta James, Ruth Brown, Koko Taylor gibi Blues Divaları’nın varisi konumuna sokacaktı.

Shemekia Copeland oldukça genç bir yaşta çıkış yaparak blues otoritelerinin dikkatini çeken bir isim. 19 yaşında yaptığı albümle bir anda blues divalarının arasında ismi zikredilmeye başlanacaktı. 20 yaşına geldiğinde ise Chicago Blues Festivali’ne “headliner” ( üst sanatçı ) olarak çıkma ayrıcalığını gösterecekti. Bütün bunlara ek olarak müzik basını da ona “Queen Of Blues” yani Blues’ın Kraliçesi ünvanını vermekten şüphe duymayacaktı. Bütün bunlar da Shemekia Copeland ismini Etta James, Ruth Brown, Koko Taylor gibi Blues Divaları’nın varisi konumuna sokacaktı.
Shemekia Copeland’ın genç yaşta zirveye tırmandığını söylemiştik ama onu 4 yıl geçikmeyle dinleme imkanı bulmuştuk. Kendisi gibi müzisyen olan babasının rahatsızlığı olmasaydı onu çok daha küçük yaşlarda dinleyecektik. İserseniz öykünün başına yani 1979 yılına dönelim. 10 Nisan 1979’da Harlem’de "Texas Bluesman" lakaplı Johnny Copeland’ın bir kızı olmuştu. Shemekia ismini koydukları bu kız çocuğu babasının yeteneklerini taşıyordu ve konuşmadan önce şarkı söylemeye başlayacaktı. Böylece Shemekia Copeland daha henüz 8 yaşındayken Harlem’in meşhur Cotton Kulubü’nde sahneye çıkıp, dinleyiciyi büyüleyecekti.
Herşey böylesi güzel giderken, Shemekia 15 yaşına geldiğinde babasının rahatsızlanması ve üstüste ciddi kalp ameliyatları olması onu müzikten kopartacaktı. Blues’ın görkemli plak şirketi Alligator Records, Shemekia’ya 18 yaşında albüm teklifi yapacaktı ama genç kız babasının sağlık sorunlarından endişelendiği için bu teklifi geri çevirecekti. 1998’de büyük blues ustası Johnny Copeland hayata veda edecekti ve bayrağı kızı Shemekia devralacaktı.
Müzik dünyası Johnny Copeland gibi bir büyük blues gitaristi ve vokalistini yitirecekti ama kızı ile karşı karşıya gelecekti. 19 yaşında, “Turn The Heat Up” albümüyle 1998’de dinleyicinin karşısına çıkan Shemekia Copeland, sesindeki yetenekle insanları şaşırtacaktı.
2000 yılına geldiğimizde ikinci albümü “Wicked”ı çıkartan Copeland, üç dalda (Yılın Blues Albümü – Yılın Ümit Veren Kadın Sanatçısı – Yılın Sanatçısı ) Handy Ödüllerini kazanırken, aynı yıl Grammy’e de aday gösterilecekti.
2002 yılına geldiğimizde ise Shemekia Copeland, New Orleans’ın R&B ikonu Dr John’ın prodüktörlüğünde “Talking To Strangers” albümünü çıkartacaktı. Bu albümle rock ile blues baladlarını harmanlayan Copeland, başarılı çıkışını sürdürecekti.
2005’te ise sanatçı, blues, funk, Memphis ve soul birleşiminde olan “Talking To Strangers”ı yayınlayacaktı.
Takvimler 2009’u gösterirken “Telarc” plak şirketine geçen Shemekia Copeland, buradan “Never Going Back” albümünü çıkarttı. Bu albümde New York’un entelektüel caz ortamının gözdesi olan Medeski, Martin and Wood triosunun elemanları konuk olmuştu. Aynı yıl bu başarılı vokalisti Efes Pilsen Blues Festivali kapsamında ülkemizde verdiği konserlerle dinleme bahtiyarlığına erecektik.
2012 yılında “33 1/3” albümünü yapan Shemekia Copeland, 11 Eylül 2015’te yeni albümü “Outskirts Of Love”ı çıkartmaya hazırlanıyor.


21 Temmuz 2015 Salı

Shemekia Copeland Blues Perişan radyo programında


2009'da Efes Pilsen Blues Festivali kapsamında ülkemize gelip, konserler veren son yılların en önemli blues vokallerinden SHEMEKIA COPELAND albümlerinden seçmelerle bu perşembe gecesi yayınlanacak olan Blues Perişan radyo programında. 

18 Temmuz 2015 Cumartesi

David Gilmour’un yeni solo albümü Eylül’de çıkıyor.


 Pink Floyd’un gitaristi David Gilmour’un merakla beklenen yeni solo albümü “Rattle That Lock” 18 Eylül 2015’te piyasaya çıkacakmış. Albümle aynı adı taşıyan şarkısı ise bu hafta “single” olarak yayınlandı.




Pink Floyd’un “Endless River” albümü geçen yıl yayınlandığında grubun sevenleri “Pink Floyd tekrar kuruluyor” hatta “Roger Waters da gruba katılıyor.” hatta hatta daha da ümitlenerek “Pink Floyd konserleri geliyor.” diye heyecanlanmışlardı. Ancak grubun kalan iki elemanı davulcu Nick Mason ile gitarist David Gilmour, “Endless River”ın bir veda olduğunu açıklayacaklardı. David Gilmour bundan sonrası için bir solo albüme hazırlandığını belirtecekti.
David Gilmour’un beklenen solo albümünün adı ise yaz başında “Rattle That Lock” olacağı da duyurulmuştu. Bu hafta da albümler aynı adı taşıyan parça gün yüzüne çıkacaktı. Şarkı daha önce de Gilmour’un açıkladığı şekilde Fransız Demiryollarının kullandığı dört notalık anons jingle’ından ilham alınmış. Tren istasyonundaki bu anonsu iPhone ile kaydeden Gilmour, parçada bunu sample olarak kullanmış.
Polly Samson ve David Gilmour
Şarkının sözlerini Polly Samson yazmış ve “The Kindness” isimli kitabında  yer alan John Milton’un “Paradise Lost” kitabından esinlenerek oluşturmuş. Şarkıda ayrıca Liberty korosu ile Mica Paris ve Louise Marshall da konuk olarak yeralmışlar.
David Gilmour, “Rattle That Lock”  albümünü Phil Manzera ile birlikte hazırlamış. Bu ikiliyi daha öncede Gilmour’un 2006 tarihli solo albümü   “On An Island” ile    geçen yıl çıkan son Pink Floyd albümü “The Endless River” da da işbirliği içinde görmüştük.  “Rattle That Lock” albümünün kapak tasarımı ise  The Creative Corporation tarafından  fotoğraf sanatcısı  Rupert Truman gerçekleştirmiş.
  Amazon’dan  satışa çıkacak olan albüm standard CD, LP, deluxe CD/DVD ve deluxe CD/Blu-ray formatlarında ve bunlara ilaveten standard ve deluxe digital fotmatlarında da  yayınlanacak.



16 Temmuz 2015 Perşembe

Mutlu Bayramlar


Blues Perişan'da bu gece

Blues Perişan radyo programında bu gece Paul Rodgers, Freddie King, Rufus Thomas, Walter Trout, Nicholas Payton, Wheather Report, Canned Heat gibi isimler ve daha niceleri iki saat boyunca yer alacak. 
Bu geceki programda ayrıca 70'lerin Makedon kökenli Yugoslav caz rock grubu LEB I SOL da yer alacak. 
BLUES PERİŞAN saat 10.00'da Rock FM 94.5'te.
Programı İstanbul dışından dinlemek isteyenler www.rockfm.com.tr 
adresinden canlı olarak dinleyebilirler.

15 Temmuz 2015 Çarşamba

Rock’ın sanatla buluşması

YES
 
Çizim : Aptulika
Progresif rock’ın unutulmaz İngiliz grubu Yes yeni albümü “Heaven and Earth”ile 46. yılına adım atıyor. Grubun müziğine damga gibi oturan vokaliyle Jon Anderson, sağlık sebepleriyle müzik hayatını 2008’de noktalamıştı. Gruba ondan sonra katılan Benoît David bir albüm yaptıktan sonra ayrılacaktı. Gruba 2012’de katılan yeni vokalist Jon Davison da “Heaven and Earth” albümüyle de ilk kez Yes’in vokalinde karşımıza çıkıyor.   

Kırkaltı yıllık müzikal geçmişiyle Yes grubu , progresif rock’ın simgelerinden biri olarak günümüze kadar gelecekti. Onların senfonik alt yapılı ve sanat hedefli rock anlayışları, değişen dönemlerin teknolojisine ve gündemine uyum sağlayabilmiş olmakla birlikte müzikal bakış açılarını da korumuştu.
Yarım asırlık Yes, grup elemanlarının 70’e yaklaşan yaşlarıyla bugüne dair de sözleri olabilirken, rock sahnesinde yeni çalışmalarıyla da karşımıza çıkıyor. Grubun 2014’te çıkan albümü “Heaven and Earth” kariyerinde yaptığı 21. stüdyo albümü. Bunların dışında 11 konser, 32’de toplama albümü olan grup, rock müziğin yaşayan müzelerinden biri konumunda.

70’lerin Rock’ında senfoni ve sanat buluşması
Yes'in kurucu elemanı basgitarist
Chris Squire'ı geçtiğimiz Haziran
ayının sonunda yitirmiştik.
1968’de basçı Chris Squire ve vokalist Jon Anderson tarafından kurulan İngiliz grup, dönemin progresif rock anlayışına senfonik temelli bir yapı katarken, mistik anlatımlı şarkı sözleriyle de sanatsal düzeyi yüksek bir fantastik atmosfer kuracaktı. 70’li yıllara art rock ve progresif rock temelli albümleriyle oturan Yes, 80’li yılların teknolojisine de ayak uydurarak, dönemin pop bakışını da müziklerine katarak kalıcılıklarını sürdüreceklerdi. 1982’de başlayan bu değişimle döneme ayak uydursalar da müzikal tavırlarının korunabilmesi de çok fazla gruba nasip olmamıştır.
2001’den sonra dağılan Yes, 1972 albümü “Close To The Edge”in 40. yılı sebebiyle büyük bir konser turnesi için tekrar bir araya gelecekti. Bu dönüşle birlikte sadece konser değil 2011 tarihinde “Fly from Here” isimli bir stüdyo albümü de çıkaracaklardı.
Yeni çıkan Yes albümü “Heaven and Earth”da klasik kadrodan kurucu elaman Chris Squire, efsanevi gitaristi Steve Howe ve gruba 1972’de katılan davulcu Alan White yer alıyor. Grubun neredeyse damgası konumunda olan vokalisti Jon Anderson artık kadroda değil. 2008’deki dönüş turnesine katılmak için kolları sıvayan deneyimli Yes vokali Anderson, bir astım krizi geçirince müzikten kopmak durumunda kalacaktı. Yes’in gene marka konumunda diğer bir ismi de klavyeli çalgıların abide ismi Rick Wakeman’dır. Rock müziğin keyboard ve bil cümle tuşlu çalgılar ustası Wakeman’da dönüş kadrosunda yeralamayacaktı. Zira Wakeman’ın doktorları böyle zorlu konser turneleri için sağlık durumunun uygun olmadığını söyleyecekti. Bu duruma karşın Wakeman’sız Yes olmaz denilerek oğul Oliver Wakeman babasının koltuğuna oturacaktı. Babasının yerini konserlerde dolduran Oliver Wakeman, albümlerindeki yerini ise 1980 – 81 arasında  Yes grubunun keyboard’ından sorumlu olan Geoff Downes’a bırakacaktı.

Jon Anderson’un ses ikizi
Yes’in alameti farikası olan vokalisti Jon Anderson, sağlık sebebiyle artık kadroda yok. Yeni albümde de yeni vokalist Jon Davison’la da ilk kez karşılaşıyoruz. Açıkcası ne gibi bir sürprizle karşılaşacağımızı düşünerek biraz endişe duymuyor da değiliz hani. Ancak “Heaven and Earth” albümünün ilk parçası “Believe Again” başladığında şaşkınlıkla CD’nin kartonetine yönelip, “Acaba bu parçada kısa bir bölüm de olsa Jon Anderson mu okudu” diye bakıyoruz. 8 parçanın yer aldığı “Heaven and Earth” albümünde Kanadalı yeni vokalist Jon Davison, Yes keyfini bozmuyor. Daha önceki müzikal kariyerinde bas gitarist olarak çalışan ve Juano Davison ismini kullanan müzisyen tam anlamıyla bir enstrümantalist. Gitar, bas gitar, tamburin ve keyboard çalıyor. İlk defa karşılaştığımız ses rengi Yes’in efsanevi vokalisti Jon Anderson’un ikizi gibi. Jon Davison’un albüme bir başka katkısı da şarkı sözlerinde olmuş.
Bir önceki albüm “Fly From Here” (2011)den oldukça farklı olan “Heaven and Earth” Yes’in eski yıllarına yakın bir çalışma olmuş. Geçen yıl 6 Ocak’ta başlayan albüm kayıtları, 14 Mart 2014 tarihinde sonuçlanmış. Mayıs ayı içinde ise son rotüşları ve miks işlemleri tamamlanan albüm,16 Temmuz’da da piyasaya çıkmış.
Yes’in emektar gitaristi Steve Howe, bu albümde de şahit olduğumuz gibi yaşlılığını bile kendini geliştirmekle geçiriyor. Gitaristliğinin ustalığı ile yetinmeyen Howe adeta bir gitar labaratuarı gibi. Usta gitarist albümün ismi konusunda ise şunları söylüyor, “Albümün ismini ‘iyi , kötü’ ya da ‘ying - yeng’ zıtlığı içinde ele aldık. Çünkü kuantum fiziğine göre dünya bir anlamda duygudur. Cennet ise bilinmeyen bir yeri yani sondaki bir hedefi belirler. Dini olmayan ama ruhsal bir bakışla albümde bilinen ile bilinmeyeni ele aldık.”

Rock Ressamı

Buraya kadar Yes’in müziği, elemanlarından bahsettik ama grubun bunların dışında da farklı albenisi daha var ki o da albüm kapakları. 40 yılı aşan bir dönemde bu kapakların ressamı Roger Dean, yeni Yes albümü “Heaven and Earth”da gene harika bir kapağa imza atmış. Sadece Yes’in değil 70’li yılların nice grubunun albüm kapaklarını yapan Roger Dean için fırça ve boyalarla rock yapan bir rockçı diyebiliriz.

Karmaşık enstrüman ve vokal düzenlemeleriyle tanıdığımız Yes, Chris Squire’ın basgitarının ritmik akışından dolgun solo fikirlerine, Steve Howe’ın melodi üreten gitar sololarına, Geoff Downes’in klavyesiyle senfonik akışlarına, Alan White’ın kreşendolarına ve Jon Davison’un içe işleyen sesiyle ellinci yılına doğru törensel yürüyüşünü sürdürüyor.  
APTULİKA
2014

Thin Lizzy'nin hiç bir albümünde çalmayan kurucusu

THIN LIZZY grubunun kurucularından Eric Wrixon, bu pazartesi 13 Temmuz 2015'te İtalya'da 68 yaşında öldü.
Kuzey İrlanda Belfast doğumlu Eric Wrixton, Them ve Thin Lizzy gruplarında müzik yapmıştı.



Usta keyboardcı 1964 yılında Van Morrison'un grubu THEM ile profesyonel müzik hayatına başlamıştı. 1965'te Belfast'ta R&B grubu "THE PEOPLE"ı kuran Eric Wrixon, 1969'da Eric Bell ile birlikte THIN LIZZY grubunu kuracaklardı. 
Eric Wrixon, Thin Lizzy'nin kuruluşunda yeralsa da hiç bir albümünde çalmamıştı. 1970 yılında Thin Lizzy'den ayrılan Wrixon, 1979'da bir solo albüm yaptı. 1993 yılında Them The Belfast Blues Band grubunu kurarak müzik hayatına devam etti. 

10 Temmuz 2015 Cuma

9 Temmuz 2015 Blues Perişan Playlisti


1 - Ve Ben Yalnız - Sevinç Tevs
2 - Teach Me Tonight - Wanda Jackson
3 - It's So Hard - ZZ Top
4 - Ice Cream Man - Tom Waits
5 - Next - The Sensational Alex Harvey Band
6 - Wishing Well - Blackfoot
7 - Wildest Dreams - Asia (Axxis XXX Live - San Francisco) (yeni albüm)


8 - South Side of the sky - Yes ( Like It Is : Yes at the Mesa Arts Center) (yeni albüm)
9 - Long Distance Runaround - Yes
10 - The Fish - Yes
11- Mood For A Day - Yes
12 Heart Of The Sunrise - Yes
13 - Close To The Edge - Yes
14 - And You and I - Yes
15 - Siberian Khatru - Yes



16 -It's My Soul - King Biscuit Boy 
17 - Blues Boy Mud - Buddy Reed
18 - Trouble No More - Charlie Musselwhite
19 - Big Legs - John Lee Hooker
20 - I Asked For Whiske - Mississippi Fred McDowell



8 Temmuz 2015 Çarşamba

Chris Squire’lı son Yes konseri


Yes
“Like It Is: Yes at the Mesa Arts Center”
(2015)

İngiliz Progresif Rock’ının abide grubu Yes’in kuruluşundan bu yana değişmez elemanı olan basgitarist Chris Squire’ı 27 Haziran 2015’te 67 yaşında yitirmiştik. Onun ölümünden 6 gün sonra da Yes’in yeni konser albümü piyasaya çıkacaktı.
Bir müzisyenin ölümünden sonra plak şirketlerinin eski konser kayıtlarını vesaireyi çıkartıp, parsa toplama yöntemleri artık alışılageldik durumlardandır ama bu seferki böyle bir amacı pek taşımıyordu. Chris Squire bu yeni konser albümünü beklerken hayata veda etmişti. Sanatçı kan kanserine bir anda yakalanacak ve kısa bir süre içinde de hayata veda edecekti. Geçen yıl çıkardıkları “Heaven and Earth” isimli albümle muhteşem bir dönüş yapan Yes, albümün ardından uzun bir konser turnesi yapmıştı. Herşey bu kadar iyi giderken bu yılın bahar aylarında basgitaristlerinin kansere yakalanmasıyla sarsılacaklardı. Kanser olduğunun anlaşılmasının ardından kısa bir süre sonra da Chris Squire hayata veda edecekti.
“Like It Is: Yes at the Mesa Arts Center” adını taşıyan Yes’in yeni konser albümü basgitaristleri Chris Squire ile birlikte verdikleri son konser kaydı olma özelliğini de taşıyor. Grubun ABD, Arizona’da Mesa Arts Center’da 12 Ağustos 2014 tarihinde verdiği konserin kayıtlarından oluşan albümde grubun 1972 tarihli “Close to the Edge” ve   “Fragile” albümleri tam tekmil konser yorumuyla karşımıza çıkmış.
Yes, “Like It Is: Yes at the Mesa Arts Center” konser albümünde 1972 yılında yaptıkları iki efsane albümünü yorumlarken eski günlerin büyüsünde bir nostalji yaratmanın çok ötesinde bir işe imza atmış. Grubun efsanevi vokalisti Jon Anderson’un sağlık sebebleriyle vokal yapamaması sonucu Yes’e katılan yeni vokalist Jon Davison’un konser performansındaki başarısını görmemize de vesile olan bir albüm.
 Jon Davison – Vokal, akustik gitar, perkusyon, keyboard
Steve Howe – electric ve akustik gitar, geri vokaller  
Chris Squire – bas gitar, geri vokaller, armonika
Geoff Downes – keyboard

Alan White – davul



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...