30 Ekim 2015 Cuma

Blues Perişan Kütüphanesi'ne Katkı 26

Geronimo Yalnız
Kartal'dan geçen haftaki yazısının ikinci bölümü












Jimi Hendrix  - Bölüm 2
Soru : Müzik sizin için ne kadar önemli ? 
Cevap : Bizim için çok önemli . Çalmazsak aç kalırız .
Müzikte söylemek istediğini çabuk söylemek zorundasın, en basit şekilde. Ben zekice sözler yazmaya çalışmam . Hissettiklerimi söylerim ve bırakırım tartışsınlar … Benim isteğim müziği ve sözleri tek bir şey gibi dinlemeleri … Sesle , yoku var edebilirsin .


Çiçek Çocukları Hakkında
“ Çiçek Gücü ! Evet !  Bir sonraki şey ne olacak acaba ?  Ot hızı olabilir”
Çiçek ortamı her ne kadar  uyuşturucularla bağlantılı olsa da “ herkesi sev” fikri  Amerika’ da ki renk ayrıcılığı konusuyla baş etme  konusunda bana çok yardımcı oldu . Çiçek gücünden sonra şiddet büyük ölçüde azaldı .
Zenci Ayaklanmaları ardından  ( 1967 Detroit Kenti Büyük ölçüde tahrip eden ayaklanma ardından )
“ Amerika’daki Zenci ayaklanmaları delilik , ayrımcılık delilik .  Ben bu sorunlar olmadan birlikte yaşayabileceğimize inanıyorum , fakat bu sorunlar şiddet yüzünden çözülemiyor … O eski günlerde pamuk tarlalarında elektro gitar olsaydı keşke , pek çok şey hallolurdu …”

Eric Clapton için : Büyük gitarist , Onunla benzer düşünüyoruz ama tam olarak çalmak istediğini çaldığını sanmıyorum . Geçen gün Eric’le çaldım , gayet hoştu ancak birkaç akor basmasını isterdim !
Jeff Beck için : Shape of Things albümünü dinledim , keyif aldım , fakat etkilendiğimi söyleyemem .
Ben herkesi dinlerim ama kimseyi taklit etmeye çalışmam
Benim insanlara iletmeye çalıştığım müziğim . Müzik ciddi bir şey benim için , söylemek istediğimi söyleme biçimim . SESLERİ DUYUYORUM VE ONLARI BEN BİRARAYA GETİRMEZSEM KİMSE GETİRMEYECEK .
Gitarım ve müziğim her şeyden önce gelir . Kadınları ancak ondan sonra düşünürüm . Müzik başka bir şeye zaman bırakmaz . Evlenmek gibi bir niyetim yok … Evlilik belgesi denen o küçük kağıtlar özgüveni eksik insanlar için .
Soru : Boş zamanlarında ne yaparsın ?
Cevap :  Evden pek çıkmam ,  oturup plak dinlerim . Partilere gitmeyi sevmem , fakat bazen zorunda kalıyorum .
Konseler Hakkında
“ … Gelen çocuklar plaklarda dinledikleri parçaları çalmamız isterler doğal olarak . Plağı dinlemişlerdir ama yine de onları çalmamızı isterler … Bazen bu gerçekten bu berbat bir hal alabilir , bu yüzden sahneye genellikle doğaçlama yaparak başlarız , öylesi daha eğlenceli . Daha renk katar , üç dakikalık parça on dakika sürer. Kendimizi nasıl hissediyorsak öyle çalarız , bu  yüzden plaklarımızı dinlemek bizi tanımak için yeterli değildir . Neye dair olduğumuzu ancak konserlerimize gelenler anlayabilir …
 Hayranlar hakkında …
Bazen “ Senin insanları eğlendirmen gerekiyor , senin plaklarını satın alıyoruz , senin şöyle olma lazım , böyle olman lazım “ diyenler var . Hayatlarının sonlarına kadar onlara ait olduğumuzun düşünüyorlar . Böyle bir şeyi kim ister ? Halk bir guruba yaklaşımı ile o grubu paramparça edebilir . İçlerinde hiçbir şey kalmayıncaya kadar suyunu sıkarlar .
Kendi hakkında
Zor biri olduğumu sanmıyorum . Bazen fazla içime kapanır ve konuşmam fakat bu müziğimi düşündüğüm içindir . NOTALAR VAR KAFAMDA , ONLARI KONUŞARAK ÖLDÜREMEM .
Hayalleri ( 1968 sonları )
 “Clapton , Winwood ve Mayall ‘ın konuk olacakları bir SÜPER GRUP albümü yapmak istiyorum “
Para hakkında
“ İnsanlar para konusunda o kadar aç gözlüdürler ki boğulurlar . Vazgeçmek istemezler , bu da parayı bir tür uyuşturucuya dönüştürür … Kağıt parçasından başka nedir ki para , evlilik belgesi gibi bir şey …”

Kara Panter’lere destek için yazdığı  “ Black Gold” ( Siyah Altın) dan bir pasaj
“ … Beyaz Adam sözlerine dikkat et
Çünkü tamtamlarımız güneye bakıyor
Bu dünyadaki yerine uyum sağla en iyisi
Saçların kıvrılmaya başlamadan
Bu dünyanın sarısı , kırmızısı ve siyah
Kıçın ve ruhunu parçalayacak “

Experience Dağılıyor
29 Haziran 1969’da Experience son kez birlikte çaldı . Denver Miles High Stadyumunda  . Üç günlük festival ayaklanmalar ve biber gazının ortasında son buldu .
“ Biber gazı görüyoruz . Üçüncü dünya savaşının başı bu , tarafınızı şimdi seçin . Evet bu gece burada kendi dünyamızı yaratmaya karar vermeliyiz “  
( Not: Biber gazı her yerde aynı etkiyi yapıyor demek ki  , ha 45 sene önce ha 45 sene sonra ) 
Ve yeni grubu ile  Woodstock ..
Grubu bakın nasıl tanıtıyor
“ … Uzun lafın kısası Çingeneler Grubundan ( Band of Gipsy ) başkası değiliz . Basta Nashville Tennessee’den Bil Cox ( ilk çaldığı adamlardan biri , ordudayken birlikte çalmışlıkları var) , gitar ise Larry Lee , Çığırtan Lee !  Tumbalarda ise  Juma ve Jerry Velez . Davulda ise bir can var ,   Granny Goose … Afedersin Mitch Mitchell … BALTADA İSE BENDENİZ …”
Woodstock ‘u çok sevdim … Ten Years After’ın gitaristi Alvin Lee .  Çalışını gördüğümde kıskandım biraz . Herkesin böyle bir festival görmesini , herkesin uyum ve iletişim birliği içinde nasıl kaynaştığını görsün isterim .

Derdim çoktur kime anlatsam ?
Hep siyahlara kendini anlatmak zorunda kalmış gibi Jimi , dertliymiş belli ki bu konuda …
  Siyah gençler müziğimi beyaz olduğunu düşünüyorlar , oysa ki değil . – O artık beyazlar için rock çalıyor , burada ne işi var – diyorlar .  İşin aslı kimi beyazlar birden müziğin keyfine ve farkına vardılar . Fakat siyah gençler fazla dinleme fırsatı bulamıyorlar . Fazlasıyla kendilerini toplamaya çalışmakla meşguller . Onlara MÜZİĞİN EVRENSEL OLDUĞUNU ,  SİYAH ROCK YA DA BEYAZ ROCK DİYE BİRŞEYİN OLMADIĞINI GÖSTERMEK İSTİYORUM . Sadece  iki tür müzik var   İYİ  ve KÖTÜ …”
“ Dinleyin hepimiz aynı pisliğin içindeyiz . Hepimiz yaşıyor , büyümeye çalışıyoruz . Evden küçük adımlarla uzaklaşan çocuklardan farkımız yok . Kimilerinin büyük düşleri var , kimileri eski kafa entrikalarıyla öldürülmekte . Bu yüzden mesajı almaya çalışın … Şimdi birkaç çözüm bulmaya çalışacağız . Nasıl bir dünya istediğimizi görelim . Bu size ve bize bağlı , öyleyse duygularımızı birleştirelim . Kalplerimizi birleştirelim “
Topluma Eleştiri
Bu sıkıntının nerede olduğunu biliyorum . Çoğu tembellikten kaynaklanıyor . Birilerinin oturup çözüm üretmek yerine “ Evet moruk , bu şahane , evet , direnelim , direnelim”  demek yerine , kıçlarını kaldırıp kendilerini toparlamaları gerek .  Ya da çözüm üretseler bile bazı fedakarlıklarda bulunmaları gerektiğini idrak etmeleri .  Adamın teki “ GÜVENCE “ adı verdiği ve  aslında kölelikten başka bir şey olmayan işinden olabilir örneğin …
(Bu satırların yazarının notu :  Büyüksün Jimi  henüz doğmadığım zamandan bugünkü halimi eleştirmişsin ya  , seni neden çok değerli bulduğumun kanıtıdır bu işte . Çok büyüksün ve de HAKLI !)
VİETNAM SAVAŞI ve Karşıtlığı
4 Mayıs 1970B de  Ohio  Kent State Üniversitesinde  düzenlenen VİETNAM karşıtı gösteride Ulusal Muhafız birliği tarafından dört öğrenci öldürüldü .
JİMİ BÖYLE HAYKIRDI SAHNEDEN !
“ BU KONSERİ KENT STATE ‘TE MÜCADELE EDEN BÜTÜN GÖSTERİCİLERE  İTHAF EDİYORUM –  DÖRDÜNE BİRDEN !  MADISON VE MILWAUKEE’DEKİ BÜTÜN  GÖSTERİCİLERE . AZ KALSIN  UNUTUYORDUM .  VİETNAM  VE KAM BOÇ  YAAAA!   NE KADAR ÇOK SAVAŞ VAR DÜNYADA . BU NE BOKTAN BİR İŞ .  YAŞLI İNSANLARIN ETTİĞİ BİR LAF YÜZÜNDEN  YAKINDA BÜTÜN ÇOCUKLAR TEK TEK ÖLDÜRÜLÜRSE ŞAŞMA !
HERKESE ÖZGÜRLÜK “

Uçuş
“ Hawaii’de harkulade bir şeye tanık oldum , bir mucize . Ayın etrafında pek çok halka oluşmuştu ve halkaların hepsi kadın yüzüydü . Keşke birilerine bunu anlatabilesem…”
Soru : Çok istediğin bir şey var mı?
Cevap : Kendi ülkem olsun isterdim . Çingene ruhlu insanların yaşayacağı bir vaha . Benim bütün gayem dünyadaki bütün sınırları kaldırmak . Dünyanın değişiminde benim payım olsun isterdim…”
Nereden geliyor ?
       Milyonların tek olduğu  cennetten
              Nereye gidiyor ?  Diriler ve Ölülerle
                                        Temas Kuracak

Ben öldüğümde bir jam session istiyorum . İnsanlar sapıtsınlar istiyorum . Ben bu bahtla muhtemelen kendi cenazemde tutuklanırım . Müzik çok yüksek volümde çalınacak  ve bizim müziğimiz olacak … Gelmek isterse  Miles Davis ‘i de çağıracağım . Sırf bunun için ölmeye  değer .
İnsanların ölüleri seviş biçimleri tuhaf.  SANA BİRAZ DEĞER VERMELERİ İÇİN ÖNCE ÖLMEN GEREKİYOR . Bir kez öldün mü sonsuza dek yerin sağlam .
BEN ÖLDÜĞÜMDE PLAKLARI ÇALMAYA DEVAM EDİN …

Kitap’dan derleyen : Geronimo Yalnızkartal












27 Ekim 2015 Salı

Keith Richards dokunuşu

Çizim APTULİKA

Ünlü grupların hayranı olan dinleyici için en kötü şey o grubun bir elemanın solo albüm yapmasıdır. Sevdiği grubun özelliklerini arayan dinleyici, bunu bulamayınca kızar, hatta küser bile. İçten içe sevgilisini bir başka biriyle görmüş gibi kıskançlık krizlerine de girebilir. Kimi zaman bunu önemsemez o elemanın solo albümüne de sevdiği grubun çalışması gibi bakar. Mark Knopfler ülkemize konsere geldiğinde de herkes eski grubu Dire Straits şarkılarını söylemesini istemişti. Solo albümün dinleyici için bu tip hüsranları olsa da grubun elemanlarından birinin kendi renklerini görmemize imkan sağlaması açısından da önemi büyüktür.
Rock tarihinde müziğinin ötesinde bir marka haline de gelen Rolling Stones grubunun elemanlarının solo çalışmaları ise benim için ayrıcalıklıdır. Topluluğun davulcusu Charlie Watts’ın solo albümlerinden ikisini dinlediğimde bunun önemini daha iyi kavramıştım. Grubun en sakin duruşlu, vakur elemanı Watts’ın solo albümlerinde Rolling Stones müziğinden çok farklı bir yapıyı görüyorduk. Watts bu çalışmalarda davulun başında 50’lerin caz müzisyeni oluveriyordu.
Rolling Stones’un ritm gitaristi Keith Richards’ın yeni çıkan solo albümünü “Croseyed Heart “ı dinlediğimde ise ilk tepkim, “Keşke çok önceleri Rolling Stones’dan ayrılıp, solo çalışmış olsaymış” diye söze dökülecekti. Bunu demek Rolling Stones grubuna haksızlık olabileceği için “Keşke daha çok solo albüm yapsaymış” demem daha uygun düşer. Oysa bunca zaman içinde Keith Richards, bu yeni çıkanla birlikte topu topu 3 solo albüm yapacaktı.
Rolling Stones müziği içinde Richards geniş yer alır ama solo çalışmalarında onun daha farklı yanları ortaya çıkabiliyor. O Rolling Stones’ı birleştiren paydalardan birini daha yoğun hissedebiliyoruz. Vokaliyle daha Dylan vari bir sofistik tavır görülürken, gitarı ve müziği de blues ögelerine yaklaşıyor. Yani Rolling Stones birleşenlerinden birini, Rolling Stones’ta bulamayacağımız şekilde dinliyoruz. O yıllar önce dinlediğim Charlie Watts solo albümlerindeki heyacan verici keşif yolculuğu da bunun gibi bir şeydi sanırım.
Karma karışık , tarak görmemiş, kuş yuvası misali saçlarına taktığı bandanası ile suratındaki aldırmaz ifadesine eşlik eden sırıtışıyla Keith Richards kimine göre karizmatik kimine göre züppe biridir. Herkesin ortak kanaati onun cüretkar biri olduğudur. Oysa ki onun içe kapanık, kendi halinde , utangaç biri olduğu yakın tanıyanların ifadelerinde gizlidir. Hem grup arkadaşları hem de Rolling Stones etrafında gezinen kız hayranlarının (ki şimdi bir çoğu 70’lik teyze) verdiği ropörtajlarda onun utangaçlığı hep anlatılagelmiştir.

Sosyalist dedenin torunu
Keith Richards rock tarihinin en çılgın grubu Rolling Stones’ın  değişmez iki elemanından biri olsa da vokalist Mick Jagger’a göre cüretkarlıktan çok uzaktır.   İkinci Dünya Savaşı yıllarında doğan gitaristin çocukluğunda Alman uçakları İngiltereyi bombalarken başlayan bir içe kapanıklık. Mick Jagger gibi bir çocukluk arkadaşı olmasına rağmen kavgadan kaçan biri olacaktı her daim. Keith Richards.
Onların ikisini birleştiren ise sadece blues’tu.   Sosyalist bir dedenin torunu olan Keith, ailedeki sınıfsal bilinçten de olsa gerek ABD’deki ezilen siyahların müziğine merak saracaktı. Bu merak iki kafadarı daha yeni yetme hallerinde ABD’deki siyah gettoların içine yerleşmiş Chess Records’ın kapısına dayanmalarını sağlayacaktı. Jagger ve Richards bu plak şirketinin kapısında hayranı oldukları Muddy Waters’ı soracaklardı. Kapıda bu soruyu sordukları Howlin’ Wolf içeri şaşkınlıkla seslenerek, “Hey Muddy seni iki beyaz velet soruyor, İngiltere’den buraya seni görmeye gelmişler.” dediğinde ise Muddy Waters okkalı bir küfür edecekti. Çünkü o günlerin ABD’sinde Chess Records’daki blues ustalarıyla hiç bir beyaz ilgilenmezdi. Hele ki kapıya gelip, imza almaları olacak iş bile değildi.

Blues tutkusu
Bu iki kafadar yeni yetme büyüyecek ve Rolling Stones’ı kuracaktı. Grup plak satışlarında rekorlar kıracak ve 80’lerde stadyumları tıkabasa dolduracaktı ama bu sevdaları sönmeyecekti. Rolling Stones büyük stadyum konserlerine Muddy Waters’ı da alarak geniş kitlere tanıtacaklardı.  Bu vefa sadece Muddy Waters’la sınırlı kalmadı ve günümüze kadar geldi. 2006 yılında Beacon Tiyatrosu’nda verdikleri konserde sahneye yaşayan en büyük blues ustalarından Buddy Guy’ı davet edip, birlikte şarkı söyleyeceklerdi. “Champagne and Reefer” isimli bu şarkının finaline doğru Buddy Guy gitar solosunu tamamlarken Keith Richards gitarını sırtından çıkararak onun önüne bıracaktı. Buddy Guy’ın önünde eğilerek “Senin yanında biz kimiz, gitar çalmak ne haddimize” ifadesi hiç bir zaman unutamayacağım sahnelerdendir.

Keith Richards bu güne kadar üç solo albüm yaptı ilki 1988’de “Talk Is Cheap” adıyla çıktı. Bunu 1992’de “Main Offender” takip etti. Bugünlerde de Keith Richards’ın 23 yıl aradan sonra “Crosseyed Heart” albümü geldi. Rolling Stones müziğinin içine gizlenen utangaç çocuğu bulmanız için iyi bir fırsat.
APTULİKA 




Plaklarla buluşma


Ülkemizde son yıllarda müzik mağazalarında plaklara ayrılmış bölümleri de görmekteyiz. Bu bölümlerde eskilerden hayranı olduğumuz grupların, şarkıcıların albümlerini yeni baskı plak olarak gördüğümüz gibi CD döneminde basılan albümleri de plak olarak görmek büyüleyici bir etki yapıyordu. Bu plaklar genellikle yabancı albümlerden oluşuyordu. Son zamanlarda ise bunlara Türkiye’den örnekler de katılmaya başladı. İlk önce tek tük olan bu örnekler zamanla artmaya başladı. Şimdi ise sadece plak yayınlayan ve bu sayede de ülkemiz müzik tarihine yer etmiş çalışmaları tekrar gün yüzüne çıkartırken yanısıra kaliteli bir halde arşivlenmesini sağlıyor.
“Rainbow45 Records” adıyla  2009 yılında internet üzerinde albüm tanıtımları ve satışı ile başlayan bu firma, 23 Nisan 2011 tarihinden itibaren  Kadıköy, İstanbul’da açtığı mağaza ile faliyetini sürdürecekti.  “Rainbow45 Records”, 2013’ten itibaren de yapımcı kimliği ile ülkemizin yetiştirdiği istisnai sanatçıların ve grupların plaklarını üretmeye başladı.  Onlar ilk olarak ülkemizin progresif rock gruplarından Nemrud’un plağını çıkardılar 2013’te çıkan grubun ilk albümü, yurtdışında yoğun bir alıcı buldu. Bu yıl ise Rainbow45 Records firması Türkiyeden örneklerini birbiri ardına plak olarak sunmaya başladı. İlk olarak Bülent Ortaçgil’in 1974’te yaptığı ve Türk Pop Tarihini dönüştüren “Benimle Oynar mısın” albümü 40 yıl sonra tekrar “long play” olarak  piyasaya çıktı. Kısa bir zaman sonra da bunu Yavuz Çetin’in “İlk” albümü takip etti. Bugünlerde de Pinhâni ‘nin ilk albümü “İnandığın Masallar”, Rainbow45 Records / Piccatura Müzik lisansıyla ve EMI - Universal Müzik Türkiye dağıtımıyla ilk kez plak formatında dinleyicilerle buluştu. Açılır kapaklı ve 180 gr. ağırlığında, yeniden mastering yapılarak üretilen LP albümde toplam 10 şarkı yer alıyor.
“İnandığın Masallar” 2006 yılında sessiz sedasız yayınlanmasının akabinde kısa zamanda dinleyiciye ulaşmayı başarmış ve grup ,özellikle ‘Hele Bi’ Gel’ şarkısıyla büyük bir çıkış yakalamıştı.    
Rainbow45 Records bir firma ama bunun ötesinde büyük bir misyon da yükleniyor.  Bu misyonlarını da şu sözcüklerle açıklıyorlar:
“İyi müziğin evrenselliğine inanan, profesyonel ve tutkulu bir ekip olarak, analog kültürü benimseyen ve buna ilgi duyan müzisyen/müzikseverlerle bir çatı altında, bu kültürün nesilden nesile aktarılmasına destek olmak, kataloğumuzda yer alan albümleri yalnızca plak formatında yayınlayarak, ülkemizin farklı müzikal renklerini, kurumsal ve butik bir anlayışla yurtiçi ve yurtdışında tanıtıp pazarlamak ve bu sayede tüm dünyadaki plak severlere ulaşmak misyonumuzdur.”

Plak dinlemenin keyfini ve kalitesini bizlere taşıyan bu müzik firmamıza bu çabalarından dolayı ne kadar teşekkür etsek azdır.

23 Ekim 2015 Cuma

22 Ekim 2015 Blues Perişan playlisti


1 Jailhouse Rock - ELVIS PRESLEY
2 Razzle dazzle. BILL HALEY
3 Godfather - POPA CHUBBY
4 Mexican - BABE RUTH
5 Venus - SHOCKİNG BLUE

JOHN FOGERTY
6 - Prouod Mary
7 Born On The Bayou
8  Wrote A Song For Everyone

9 Sweet Child O Mine

EDGAR WINTER
10  - Back in the USA
11 - Cool fool

12 Born To Trouble - The CRUSADERS
13 - Strange As It Seems - CATHERINA RUSSELL
14 Duke'S Place - ELLA FITZGERALD

BUDDY GUY
15 - What's Up with That Woman
16 - One Day Away
17 - Best in Town
18 - I Go By Feel
19 - Messin' with the Kid
20 - Blues Don't Care
21 - Never Gonna Change
22 - All That Makes Me Happy Is the Blues
23 - My Mama Loved Me
24 - Meet Me in Chicago
25 - Too Damn Bad
26 - Evil Twin

20 Ekim 2015 Salı

Buddy Guy “Rhythm & Blues” (2013)




Soul Dokunuşu
Müzik hayatının 50. yılında Buddy Guy, “Rhythm & Blues” isimli, ikili albümüyle 77 yaşına müzikal bir merhaba sunuyor. Albüme katılan konuklarıyla birlikte Junior Wells, Guitar Slim, Willie Mabon klasiklerine gitarı ve vokaliyle yeni yorumlar veriyor. Bu arada albüm, “Billboard”ın Blues listesinde birinci sıraya oturmuş bile.
Albümün ilk çıkışında tarz olarak Rhythm & Blues deniyor gibisinden bir intibaya sebep olsa da sonradan bunun iki CD’nin içeriğini anlattığını anlıyoruz. İlk CD “Ryhthm” ki ağırlıklı olarak “Soul” tarzı çalışmalardan oluşuyor. Bu bölümün bir farkı da enstrüman kadrosunda nefeslilerin arka planda yoğunluklu olarak bulunması. Muddy Waters’la çaldığı yılları anlatan “Best in Town” ile açılan bölümde “Chess Records” yıllarına uzanırken, tatlı bir tarih dersine girmiş gibi oluyoruz. Kadim dostu Junior Wells’in “Messing With The Kid”ine tekrar soluk verirken, vokaliyle Kid Rock’ın konuk olduğunu görüyoruz. “One Day Away”de Keith Urban’ın katılımıyla kadife dokulu Soul sahillerinde yüzerken, “What You Gonna Do About Me” de bir tokat gibi patlayan Beth Hart vokaliyle duygu hezeyanları yaşıyoruz.
“Rhythm” bölümünün konuksuz güzellikleri arasında ise temiz ve tane tane gitarın akışını hissettiğimiz “Whiskey Ghost”ta alkolle sorunlarını halletmek için doğaüstü güçlere başvuran bir adamın metamorfozik öyküsünü dinlerken, “What’s Up With That Woman” da gitar telinde pena sürtünmeleriye yaptığı yabancılaştırma D.J’lerin “scratch”ını akla getiriyor.
Ve Blues
İkinci CD yani “Blues” bölümünde de gitaristin Louisiana’dan Chicago’ya göçtüğü yılların anlatıldığı “Meet Me In Chicago” açılışı yapıyor. Bu bölümün konuk listesinde bu sefer tek bir kişi değil, tümüyle Aeorosmith grubunu görüyoruz. Hard Rock kariyerlerinin içinde bir kez tarzlarının dışında bir blues albümü de yapmışlardı. Onları şimdi de Buddy Guy ile birlikte “Evil Twin” parçasında dinlerken bana çok şaşırtıcı gelmedi. Grubun vokalisti Steven Tyler’ın sesinin Blues’ta daha etkileyici işler çıkaracağına inananlardanım. İkinci CD’nin diğer bir konuğu olan Teksaslı gitaristi ve aktör Gary  Clark Jr. da “Blues Don’t Care” da Buddy Guy’a destek vermiş.
Yani insanlık tarihinin siyahi müziğinden hayatımıza işlenen pop, caz ve rock her ne tür var ise asli mimarlarından günümüze kalan isim Buddy Guy, 77 yaşında, 50 yıllık, yaşayan bir müze.  


Aptülika
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...